Kemeraltı Rotası

 
Dünyanın yaşayan en eski çarşısı...
Rotanın Haritasını İndir
 

Dünyanın yaşayan en eski çarşısı…

İlk yapıldığı yıllarda Kemeraltı Çarşısı üzeri tonoz ve kiremit örtülü, sokakları kapsayan bir kapalı çarşı görünümündeydi. Çarşı 20. yüzyılın sonlarına kadar bu özelliğini koruyor. Bugün üzeri açık olan ara sokakların bir bölümünün ise üzerinin beşik tonozla örtülü olduğu biliniyor. Kemeraltı Çarşısı'nın limandan başlayarak gelişen bir toplumsal merkez haline gelmesi ise, 17. yüzyılda gerçekleşti... 19. yüzyılda İzmir'in ticaret hayatının can noktası olan bu çarşı eski hanlar ve bedestenleri kapsıyordu.

Beş bin yıla yakın zamandır aralıksız alış veriş yapıldığı için "Dünyanın en eski çarşısı" unvanını taşıyan Tarihi Kemeraltı Çarşısı bugün, 270 hektarlık bir bölgede ve 230'u aşkın farklı işkolunda, 800.000 i aşkın değişik ürün çeşidi ile 14.482 işyerini, on binden fazla esnaf ve taciri barındırıyor. İzmir'in bütün kamu kurum ve kuruluşlarını kapsayan, ama aynı zamanda İzmir'in kültürel ve tarihi mirasının çoğunu içerisinde barındıran Çarşı, doğu ve batı pazarının İstanbul'dan sonra, en önemli bağlantı noktası durumunda...

Kemeraltı'na çeşitli yönlerden girebilirsiniz. Bu guide için bizim tercihimiz Konak Meydanı yönünden oldu…

Hükümet Konağı

İzmir Valiliği ya da eski adıyla Katipoğlu Konağı… İzmir'in merkezi hep Konak'taydı ve bu bölge adını İzmir'in ünlü ayan ailesi Katipoğulları'nın konağından alıyordu. 18. yüzyılın başından itibaren varlığı bilinen aile, belirtilen yüzyıl içinde giderek güçlenmiş ve İzmir'in yönetiminde en etkili odaklardan birisi olmuştu. Bu konağın dış avlusunu çevreleyen duvarların daha doğrusu cümle kapısının önündeki küçük boş alan, İzmir'in ilk Konak meydanıdır.

Konağın arka tarafında küçük bir Türk mezarlığı olan sulu mezarlık, Meydanın denize doğru ucunda ise bugün de hala varlığını sürdüren Ayşe hatun camii yani Yalı camii yer alırdı. II. Mahmut'un devlet yönetimini merkezileştirme amacıyla, ayanları tasfiye etmesinden Katipoğlu ailesi de nasibini almış ve konak, ailenin diğer mallarıyla birlikte 1816 yılında devletleştirilmiştir. Bundan sonra Konak, İzmir mutasarrıflarının ikametgahı ve aynı zamanda İzmir sancağının idari binası olarak hizmet vermeye başlamıştır. 1863 yılına gelindiğinde, Katipoğlu ailesinden kalan ve yıkılmaya yüz tutan ve İstanbul'a yazılan raporlarda harabeye dönüştüğünden söz edilen konağın tamiri talep edilmekteydi. 1864'de İzmir, Aydın Vilayetinin merkezi haline getirilmişti. Bu değişiklik hükümet konağı projesinin de yeniden ele alınmasına ve revize edilmesine neden olmuştur.

Milli Kütüphane

1800'lü yıllarda İzmir'de tamamı Hıristiyan ve Yahudilere ait 4 kütüphane, 4 tiyatro ve konser salonu, pek çok konser kahvesi, sinema ile pek çok okul ve kolej bulunmaktaydı. İzmir'de, Türk halkı için bir kütüphane kurarak ulusal bilinci geliştirmek ve kültür kurum ve kuruluşlarının geliştirilmesi için İzmirli Avukat Kadızade İbrahim Bey'in öncülüğünde, 1911'de İlm'ü İrfan Cemiyeti kurulur ve bu Cemiyet tarafından oluşturulan 7-8 kişilik komisyon daha sonra "İzmir Milli Kütüphane Cemiyeti" adıyla anılır.

Cemiyet çeşitli etkinliklerle gelir sağlamak için çaba gösterir ve 23 Haziran 1912 tarihinde Beyler Sokağı'nda Salepçizade Konağı'nın selamlık bölümünde birkaç yüz kitapla İzmir Milli Kütüphanesi hizmete açılır.

İzmir'in işgalden kurtuluşundan sonra bugünkü Kütüphane, 29 Ekim 1933'de Cumhuriyet'in 10.Yılı şenliklerinde hizmete açılmıştır. İzmir Milli Kütüphanesi'nin koleksiyonunda; aralarında çok nadide el yazması Kur'an-ı Kerimler'in bulunduğu beş bin el yazması eserle birlikte toplam 600 bin kitap vardır. İçerisinde 45 harita olan Katip Çelebi'nin dünya coğrafyası ve astronomisi hakkında yazılmış Cihannüma'sı, ilk matbaacımız İbrahim Mütefferika baskısıdır. Antik Yunan filozofu Aristotales'in 1531 yılı Gutenberg basımlı ilk matbaa ürünü kitabı ile ayrıca, 74 el yazması Kur'an-ı Kerim bulunmaktadır. 23.9.1939'da resmen Milli Kütüphane adını almış ve 1978'den sonra İzmir Milli Kütüphane Vakfı'nın kuruluşu olarak görevini sürdürmektedir.

Gurebai Müslimin Hastanesi

19. yüzyılın ilk yarısında İzmir'de Rumlar, Museviler, Ermeniler ve diğer azınlıklara ait hastaneler varken, Türklere ait resmi bir sağlık kuruluşu yoktu.1849 yılında meydana gelen deprem ve salgın hastalık nedeniyle, Emin Muhlis Paşa tarafından ilk Darüşşifa kurulmuştur. Bu arada İngiliz mezarlığı olan hastanemizin bulunduğu yer, İngilizlerin ölülerini memleketlerine götürmelerinden sonra, hastane yapılmak koşuluyla İngiliz Konsolosluğu'nca Türklere verilmiştir. Emin Muhlis Paşa, padişahın izni ve halktan toplanan bağışlarla 1851 yılında kadın ve erkeklere mahsus olmak üzere taş ve ahşaptan oluşan bu hastaneyi inşa ettirmiştir.

Hastane o zaman 62 yataklı olup, 1 cerrah, 1 eczacı, 1 müdür, 1 katip ve 1 hademe kadrosuyla hizmete girmiş ve hastaneye "İzmir Guraba-İ Müslimin" adı verilmiştir. O yıllarda, yılda 6000 civarında hasta bakılmaktaydı.

Hastanenin bütçesi yılda Sadaka-i Hazreti Padişah'dan 44.- lira 98 kuruş 10 para, hanlarda tartılan meyve ve saman kantariyesinden alınan 226.- lira, hastanede ölenlerin gömülmesinden alınan 350.- lira, Osmanlı Bankası'ndan 54.- lira, Reji idaresinden bağış olarak 57.- lira, Ali Paşa meydanı hasılatından 13 lira 80 kuruş alınması suretiyle temin edilirdi.

1913 yılında İdare-i Vilayeti Umumiye Kanunu ile Guraba-i Müslimin olan hastanenin adı İzmir Memleket Hastanesi olarak değiştirilmiş, 1950 yılında da Sağlık Sosyal ve Yardım Bakanlığı'na geçmiş ve İzmir Devlet Hastanesi adını almıştır. Bu arada Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nin bir bölümü şimdiki yerine geçinceye kadar bu binada faaliyet göstermiştir. Bina, 2 Mart 1985 tarihinden itibaren İzmir Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi olarak hizmete girmiştir. Hastanenin ismi, 2000 yılında, Dr.Ekrem Hayri Üstündağ Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi olarak değiştirilmiştir.

Piçhane

1891'de kurulan ve Piçhane adıyla bilinen bu yapı 1831 yılında vebalılar için St.Rock Hastanesi olarak inşa edilmişti. Bizans mimarisinin süsleme özelliklerinden izler taşıyan bu neo-klasik yapı,1845 yılında Fransızlar tarafından onarılarak fakir hıristiyanların bakımına ayrılmıştı.

İzmir'in işgaliyle Yunanlılar tarafından öksüz Rum çocukları için kullanılır. Bu dönemde Türkler tarafından takılan "Piçhane" adı günümüze kadar gelir. Cumhuriyet döneminde önce Halk Sağlığı Enstitüsü ardından uzun yıllar İl Sağlık Müdürlüğü olarak kullanılan yapı 1984 yılında Kültür Bakanlığı'na devir olunur. Bir bölümü İzmir Etnoğrafya Müzesi olarak kullanılırken, büyük bölümü ise 1987 yılından bu yana İl Kültür Müdürlüğü olarak hizmet vermektedir.

İzmir Arkeoloji Müzesi

Konak'ta, Bahribaba Parkı'nda bulunan müze binası, 11 Şubat 1984 yılında ziyaretçilere açılmıştır.Üç katlı olan müzede; zemin katta tüm eserlerin ayrı kategorilerde korunup saklandığı eser depoları, restorasyon laboratuvarları, kütüphane ve arşiv bulunurken, ilk katta; idari bölümler yer almaktadır. Taş Eserler Salonu, aynı zamanda müzeye giriş katı da olan orta katta yer alır. Bu bölümde; mermer ve taş heykeltıraşlık eserleri içeren büyük heykeller, büstler, portreler ve masklar sergilenmektedir. İzmir Arkeoloji Müzesi'nin en çarpıcı eserleri arasında bulunan Roma Dönemi'ne tarihlenen mermer "Androklos Heykeli'nin" Efes'in kurucusu Androklos'a ait olduğu düşünülmektedir. Üst katta bulunan Ord. Prof. Ekrem Akurgal Seramik Eserler Salonu ise; kronolojik bir sıra halinde düzenlenmiştir. Bu salonda çeşitli kazılardan ele geçmiş olan; Prehistorik Çağlar'dan Bizans Dönemi'ne kadar çok sayıda eser sergilenmektedir. Ege Denizi'nde batıklardan çıkan; "Bronz Koşan Atlet Heykeli" ve "Bronz Demether Heykeli" müzenin en ilgi çeken eserlerindendir. Bronz heykellerle aynı katta bulunan "Hazine Odası'nda"; Arkaik, Klasik, Hellenistik, Roma, Bizans ve İslami Dönem'e ait sikkeler ile; Hellenistik, Roma ve Bizans Dönemlerine ait altın, gümüş ve kıymetli taşlardan süs eşyaları ve de cam eşyaları görmek mümkündür. Müze bahçesinde ise, çeşitli kazılardan ele geçen heykeller, lahitlerin sergilendiği bölüm, steller, yazıtlar, mimari parçalar yer almaktadır.

Kemeraltı Polis Karakolu

Anafartalar Caddesi No:75'te bitişik nizamda "ters-L" plânlı iki katlı bir binadır. Kâgir (taş+tuğla) ve ahşap malzemeyle inşa edilen yapının üstü iki yana eğimli bir çatıyla örtülü olup, saçakaltı ise sade silmelerle oluşturulan bir frizle uzanmaktadır. Giriş üzerinde atnalı formunda, ikiz kemerli bir pencere yer alır. Pencerelerin altında ise karakolun kitabesi yer alır.

Kemeraltı Camii

Osmanlı vilayetleri içinde, Osmanlı mimari üsluplarının en açık şekilde görüldüğü camiler bakımından, aslında İzmir çok fakirdir. Sultanlar adına yapılan bir tek cami olmaması; hem bu durumun bir sonucu, hem de varolan camilerin de mimari üsluplarının son derece sade ve gösterişsiz yapılmasını açıklar gibidir. Kemeraltı Camii 1671'de, Yusuf Çavuşzâde Ahmet Ağa tarafından yaptırılmıştır. 853 ve 856 sokakların kesişme noktasında, bir zamanlar denizin buralara kadar uzandığı eski iç-limanın kıyısında bulunur. İbadet mekanı tek kubbeli ve kübiktir. İçindeki alçı süslemeleri ise pek güzeldir. 1812'de ciddi bir onarımdan geçen caminin, medrese ve kütüphanesi çoktan tarih olmuş, sebilinin suyu kesilmiştir. Cephesindeki "kuş evi" ise henüz yerli yerindedir.

Salepçioğlu Camii

1906'da Salepçioğlu Hacı Ahmet Efendi tarafından yaptırılmıştır. 850 ve 917 sokakların birleştiği noktadadır. Bir büyük, üç küçük kubbeli, ince ve zarif minarelidir. Dış duvarları mermer ve yeşil taşlarla kaplıdır. Büyük kubbesi ise altın varakla işlenmiştir.

Başdurak Camii

Yapım tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte kitabesinde yazdığı kadarıyla 1774-75 yılları arasında onarım gördüğü anlaşılmaktadır. Altında mağazalar bulunan bu cami, sekizgen çift kasnağa oturan tek kubbeli bir yapıdır. Merdivenlerle bahçesine çıktıktan sonra, iki simetrik kubbe ve aralarındaki manastır tonozu ile örtülü son cemaat yerinden içeriye girilir. Başdurak Camii'nin özellikle iç süslemeleri görülmeye değerdir. En son 1972 yılında onarım gören cami, Anafartalar Caddesi ile 863 Sokak köşesinde olup, 869 ve 873 sokaklarla çevrelenmiştir.

Abacıoğlu Hanı

Tarihi Abacıoğlu Hanı, Kemeraltı'nın kalabalığı ve keşmekeşi içinde arka planda kalmış, fazla bilinmeyen, fakat kapısından içeri adım atıldığı anda doğal mimarisi ve huzur veren yapısıyla dikkatleri çeken tarihi bir yer olarak göze çarpmaktadır.

Kemeraltı Başdurak Cami'nden, Arasta'ya giden Anafartalar Caddesi'nin sağ tarafında, 919 ve 920. sokaklar arasındaki ada üzerinde bulunan ve ortada bir avlu ve bu avluyu çevreleyen iki katlı dükkânların yer aldığı asimetrik planlı Han düzgün kesme taş, kaba yontma taş ve tuğladan yapılmış bir yapı olan Abacıoğlu Hanı'nın, 18. yüzyıl başında Hacı Mustafa Ağa tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Özgün haliyle dokuz odalı ve yedi alt mahzenli olduğu tahmin edilen yapıdan günümüze, yalnızca kuzeydoğu ve güneybatı kanatları kalmış durumdadır. Hanın bugünkü durumunda, avlunun sağında yedi dükkân, solundaki kuzeydoğu kanadında ise sekiz dükkân bulunmaktadır. Philippe Rotthier Avrupa Mimarlık yarışmasında en iyi 30 mimari yapı arasına girerek ödüle layık görülen handa şu anda, restoran, kafe, hediyelik eşyacı, derici ve kafelerden oluşan 18 dükkân bulunuyor.

Kestane Pazarı Camii

1667'de yapılmıştır. Kare bir mekan üzerine oturan büyük bir kubbeyle etrafındaki dört yarım kubbesi, camiye Art Deco tadında ilginç bir mimari üslup kazandırmıştır. Son derece güzel olan mihrabının, Selçuk'taki İsa Bey Camii'nden getirildiği sanılmaktadır. Giriş kapısı üzerinde bir kitabesi olan caminin son cemaat yerinde üç kubbesi bulunur. 872 ve 882 sokaklardadır.

Havra Sokağı

Adını, yakın çevresinde bulunan çok sayıda sinagogdan almıştır. 15'nci yüzyılda İspanya'dan göçlerle gelip İzmir'e yerleşen Yahudiler, işyerlerini en çok bu sokak ve çevresinde açmışlardır. Ticaret hayatındaki başarıları kadar; gelenekleri, görenekleri ve yemekleriyle de Havra Sokağı'na ve İzmir'e bambaşka bir kültür kazandıran Yahudilerin ibadethaneleri, Müslüman cemaatin camileriyle yüzyıllardır iç içedir. Bikur Halim, Ez Hayım, Bet İllel, Şalom, Talmut Tora, Sinyora İveret ve Algazi Sinagogları bu anlamda dinler arası kardeşliğin en güzel kanıtı gibidir.

15. yüzyıldan beri "Yahudi Mahallesi" olarak bilinen bu yer, Yahudilerin İzmir'deki ilk yerleşim alanı. 1492-94 arasında İspanya ve Portekiz'den sürülen Yahudiler, Osmanlı İmparatorluğu tarafından kabul edilmişler, gelenler Selanik, İstanbul ve İzmir'e yerleştirilmişti. 19. yüzyılda İzmir nüfusu 150-200 bin iken burada yaşayan Yahudi nüfus 55 binlere ulaşmıştı. 20. yüzyılın başında Karataş bölgesine doğru yerleşen Yahudiler, 1948'de kurulan İsrail'e göç ettiler. Kalan Yahudi nüfus da Alsancak bölgesine yerleşti. Önceleri bu bölge her türlü esnaf ve zanaatkârın olduğu canlı bir ticaret merkezi iken, Yahudilerin azalmasıyla birlikte terk edilmeye başlandı.

Yeşildirek Hamamı

17'nci yüzyıla tarihli bu hamam Havra Sokağı'nda bulunmaktadır. Ancak şifa dağıtan suları çoktan kesilmiş olup günümüzde pasaj haline getirilmiştir.

Milli Egemenlik Evi

Eski Belediye binası olarak bilinen TBMM Egemenlik Evi İzmir'in Hisarönü bölgesinde yer alır. Binanın bulunduğu bölgede 13. yüzyıl sonlarında Latinlere ait Metropol (Merkez) Kilisesi ve Cenevizliler tarafından yaptırılmış St. Pierre Kalesi bulunmaktaydı. Bu kale, 1424 yılında Osmanlı yönetimince yıktırılarak, aynı alana "Ok Kalesi" adını taşıyan basit bir kale daha yapıldı. Zaman içinde birçok kez el değiştiren ve kapitülasyonlar doğrultusunda uzun süre -Osmanlı Devleti denetiminde- yabancılar tarafından yönetilen Ok Kalesi, 19. yüzyıl sonlarında yıktırıldı ve yerine bir çok yeni yapı ile birlikte Belediye Binası inşa edildi.

Ulusal Mücadele yıllarında İzmir Müdafaa-i Hukuk Teşkilatı'nın çalışmalarına mekan teşkil eden ve uzun yıllar belediye hizmetlerinin yürütüldüğü Belediye Binası, 1970'li yıllarda belediyenin taşınmasından sonra boşaltılıp, 1991 yılında TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı'na devredilerek, TBMM Vakfı'nca koruma altına alındı. 1995 yılında tamamlanan, kapsamlı onarım sonrası da TBMM Egemenlik Evi adıyla İzmir'in tarihi dokusuna yeniden armağan edildi.

1997 yazından itibaren bölgenin turizm ağırlıklı yoğunluğu da gözönünde tutularak bir kültür ve sanat merkezi olarak faaliyet göstermesine karar verilen yapıda bugün, giriş katta; bir kafe-pasaj ve Milli Saraylar Daire Başkanlığı'nca hazırlanmış kültür yayınlarıyla birlikte orijinallerine bağlı kalınarak sınırlı sayıda üretilmiş tarihi Yıldız Porselenleri ve Hereke Halıları'nın satış reyonu, ikinci katta ise, Ulu Önder Atatürk'ü konu alan daimi bir fotoğraf sergisiyle beraber, panelden gösteriye, sergiden dinletiye her türlü kültürel etkinliğin yapılabildiği sergi ve gösteri salonları yer alıyor.

Şadırvan Camii

1636 tarihlidir. Anafartalar Caddesi ile 912 sokağın köşesindedir. Altında ve yanında bulunan şadırvanlar dolayısıyla bu adı aldığı sanılmaktadır. Başdurak Camii gibi, Şadırvan Camii de çok sayıdaki mağazaya ev sahipliği yapmaktadır. 1815 yılında onarım görmüştür.

Arap Hanı

İzmir Anafartalar Caddesi'nde Küçük Karaosmanoğlu Hanı'nın yanında bulunan bu hanın kitabesi bulunmadığından kesin yapım tarihi bilinmemektedir. Aydın Vilayetinin 1890–1891 tarihli Salnamelerinde hanın ismi geçmektedir. Buna dayanılarak ve mimari yapısı da göz önüne alınarak 19. yüzyılın ikinci yarısında yapıldığı sanılmaktadır. Hanın içinde, aynı yüzyılın sonlarında Yahudice yayımlanan Esperans gazetesinin matbaası da bulunmaktaydı. Ancak han genellikle, bölgenin aktivitesine uygun olarak ayakkabı imali ve satışında uzmanlaşmış ticarethaneleri bulunmaktaydı. Günümüzde genellikle manifatura işleri ile ilgili dükkanlar bulunmaktadır.

Kesme taş, moloz taş ve tuğladan yapılan han dikdörtgen planlı, avluludur. Avlunun içerisinde bir de mescidi bulunmaktadır. Hanın giriş cephesi iki katlı, avlu kanatları ise tek katlıdır. İkinci kattaki odalardan sadece girişin üzerinde olanı günümüze gelebilmiş diğerleri orijinal durumlarından uzaklaşmıştır. İkinci kattaki odalar ahşap tavanlı koridora birer kapı ve pencere ile açılmıştır.

Kadı Hamamı

16'ncı yüzyıl eserlerindendir. Soyunma yerlerinden basık sekizgen kemerli bir kasnaktan kubbeye geçilir. Buradan da ortası beşik tonozlu ılıklığa varılır. Yıkanma bölümü, dikdörtgen sahanlı olup, iki yanda sivri kemerli ve üstü beşik tonozlu bölmeler bulunur. Günümüzde oldukça bakımlı olan Kadı Hamamı, Anafartalar Caddesi'ndedir ve işletmeye açıktır.

Hisar Camii

1592 yılında Yakup Bey tarafından yaptırılmıştır. Ortasındaki büyük kubbesi sekiz fil ayağı üzerinde durmakta, yanlarda üç büyük, geride üç küçük ve son cemaat yerinde ise yedi küçük kubbesi bulunmaktadır. Minaresi tek şerefelidir.

İç süslemeleri ve sütun başlıkları oldukça iyi korunmuştur. 2001'de meydana gelen depremde minaresinin bir kısmını kaybeden Hisar Camii, bu tarihten sonra onarıma alınmış ve kısa sürede ibadete tekrar açılmıştır.

Büyük Karaosmanoğlu Hanı

İzmir Konak ilçesi Fevzi Paşa Bulvarı ile 913 ve 914. Sokaklar arasında bulunan, Mirkelam oğlu Hanı'na bitişik olan bu hanın kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Kaynaklarda da yapımı ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bununla beraber hanın 1850 tarihinde yapılmış bir planı olduğundan XVIII. yüzyılın sonlarında veya XIX. yüzyılın başlarında yapıldığı sanılmaktadır.

Kesme taş, moloz taş ve tuğladan yapılmış olan bu han, dikdörtgene yakın bir plan düzeni göstermektedir. Kuzey bölümü Fevzi Paşa Bulvarı'nın açılması sırasında yıkılmıştır. Avlulu, iki katlı olan bu hanın günümüze gelebilen bölümlerinden alt katta avlunun doğusunda üç dükkân, güney kanadında beşik tonozlu üç ayrı mekân, batı kanadında dört dükkân ile güneybatı köşesinde de bir dükkân olduğu anlaşılmaktadır. Yapının doğu kanadının kuzey ucuna yeni bir yapı eklenmiştir. Batı kanadının kuzey ucundaki kalıntılardan da burada bir giriş kapısı olduğu ve avluya bir koridorla açıldığı anlaşılmaktadır.

Çakaloğlu Hanı

İzmir Halimağa Çarşısı'nda (Kasap Hızır Mahallesi), 895 ve 861. sokaklar arasında bulunan Tarihi Çakaloğlu Hanının kuzey cephesindeki girişin doğu ve batı yanlarında yer alan çeşme ve sebil üzerinde 1805–1806 tarihlerinin bulunması yapının bu tarihlerde, III. Selim' in padişahlığı döneminde inşa edilmiş olduğunu göstermektedir. Konak Kemeraltı' nda, Kızlarağası Hanı' nın hemen yanında yer alan 18. yüzyıl Osmanlı eseri, kesme taş, moloz taş ve tuğladan yapılmış olan han dikdörtgen planlı olup, ortada bir koridor ve bunun iki yanında her kenarda dokuzardan on sekiz odadan meydana gelmiştir. Kuzey-güney doğrultusunda uzanan dikdörtgen planlı bir yapıdır...

Kızlarağası Hanı

Günümüzde İzmir Kemeraltı'nda Halim Ağa Çarşısı denilen yerde bulunan, 871- 906. Sokaklar ve Hisar Camisi ile çevrili olan Kızlarağası Hanı, Han kitabesinden öğrenildiğine göre, Darüssaade Ağası Hacı Beşir Ağa tarafından 1743 yılında yaptırılmıştır. İzmir Liman Kalesi'nin hemen arkasında yer alan ve İzmir için önemli yapılardan biri olan yapının 1745 yılında tamamlandığı sanılmaktadır. Osmanlı mimarisinin günümüze gelen, İzmir'deki nadir eserlerinden olan han, kesme taş, kaba yontma taş ve tuğladan yapılmış olup, dikdörtgen planlı, avlulu ve iki katlıdır. Hanın alt ve üst kattaki odaların açıldığı koridorlar beşik tonozlu, üst katta aynalı tonozludur. Hanın kuzey cephesi Bakır Bedesteni, güney cephesi de dükkânlarla kapatılmıştır. Hanın asıl cephesi batısında olup, burası 861.Sokağa bakmaktadır. Orijinal olarak bu cephenin ortası ile kuzey ve güney uçlarında, ikinci katlarda taş konsollara oturan dışa çıkıntılı üç cumbanın olduğu sanılmaktadır. Ancak bunlardan yalnızca ortadaki cumba günümüze gelebilmiştir. Avlunun batı-doğu köşesinde iki katlı kare planlı bir yapı bulunmaktadır. Büyük olasılıkla bu yapının mescit olduğu sanılmaktadır. Batı cephesinin içerisindeki bir merdivenle ikinci kata çıkılmaktadır. Ayrıca hanın iki köşesinde de birer kapı daha bulunmaktadır. Bu kapıların yanında da üst kata çıkan merdivenler vardır. Han günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir.1993 yılında restore edilerek günümüzde turistik bir çarşı olarak hizmete giren Kızlarağası Hanı'nda çok çeşitli el sanatları ürünlerini, halıları, deri kıyafetleri ve çarpıcı hediyelik eşyaları bulabilir ve hanın tam ortasındaki açık çay bahçesinde mistik havayı içinize çekerek yorgunluğunuzu atabilirsiniz.

Mirkelamoğlu Hanı

İzmir Kemeraltı'nda 914. Sokak'ta bulunan Mirkelamoğlu Hanı'nın kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Ancak mimari yapısından ve çevredeki diğer hanlarla bağlantısından ötürü XVIII. yüzyılın sonlarına doğru yapıldığı sanılmaktadır. Hanın ikinci katında 21 oda bulunmaktadır. Bunlardan batıdaki üç oda çapraz tonozla örtülmüş bir eyvana, diğer odalar da revaklara açılmıştır. Buradaki kapılar Bursa kemeri üslubundadır. Revaklara açılan odaların tümü manastır tonozludur. Yakın zamanda restore edilmesi planlanan handa bugün kürk imalatçıları, lokanta, çay ocağı, 45'lik plak satıcısı, antikacılar bulunmaktadır.

Konak Pier

19. yüzyıl başlarında Akdeniz'de önemli liman haline gelen İzmir'in Gümrük Depoları olarak inşa edilmiştir. Mimarının Fransız mimar Gustave Eiffel veya onun ekolünden gelen birisi olduğu düşünülmektedir. Yapının birinci kordona bakan cephesi doğal olarak en gösterişli bölümdür. İhraç mallarının kente kontrollü geçmesi için yapının sağına ve soluna iki büyük kapı inşa edilmişti. 1925 yılına kadar Fransız şirketinin elinde bulunan gümrük binası İzmir Liman ve Körfez işletmelerine devredildi. 1934 yılında ise şirket devlet tarafından satın alındı. Zaman içinde birçok kurum tarafından çeşitli işlevlerde kullanılan bina 1990'lı yıllara gelindiğinde oldukça yıpranmış ve viranelik olmuştu. Yapıyı kurtarıcı ilk müdahale 1995 te geldi bu yıl yapının rölöve çizimleri yapıldı. Yaklaşık 365000 tonluk çelik konstrüksüyonu paslardan arındırmak 9 ay sürdü. Yapının dayanıklılığı sağlandıktan sonra aslına uygun boyası yapılıp çatıdaki fenerleri ve camları orjinaline uygun olarak restore edildi. Yapı 2004 yılında alışveriş merkezi olarak halka açıldı. Böylece İzmir'in simge yapılarından biri olan Fransız gümrüğü ya da yeni adıyla Konak Pier oluştu.

Büyük Kardıçalı Hanı

Yunanistan'ın orta bölgesindeki tarım kasabası Kardiça da yaşayan Halil Onbaşı'nın torunu İbrahim Bey, Kardiça da barınamayacaklarını düşünerek kız kardeşi ve bazı aile fertlerini yanına alarak 1910 yılında İzmir'e göçmüş ve ilk girişim olarak pasaport limanında bir bina satın almıştır. İzmir'in ilk Türk tütün tüccarlarından birisi olan İbrahim Bey, daha önce otel olan binayı kısa sürede tarım ürünleri ticarethanesine dönüştürmüştür. Ağırlıklı olarak tütünle uğraşan İbrahim Bey incir ve üzüm alım satımı da yapmıştır. Bu binanın yetmemesi üzerine İbrahim Bey bu günkü 2. Kordon ve Mimar Kemalettin Caddelerinin kesiştiği köşeye Büyük Kardıçalı Hanını inşa ettirmeye başlamıştır. Yapı Türkiye'deki ilk betonarme olarak inşa edilen binalardan biridir. Binanın kerestesi İtalya'dan, Demiri Almanya'dan, Çimentosu Romanya'dan getirtilmiştir. Han 1928 yılında tamamlanmış ve kullanıma açılmıştır. Yapının mimarı Cumhuriyet döneminin önemli mimarlarından biri olan Mehmet Fesçi Bey'dir. O zamanki kayıtlara göre yapının isminin Kardıçalı İbrahim Bey Apartmanları olarak geçtiği söylenir. İki bin metrekare alan üzerine oturan han Birinci Ulusal Mimari Akım örneğinin önemli yapılarından biridir. Yapı Mimar Kemalettin Caddesi ve 2. Kordon caddelerine bakan köşelerinden iki metal yalancı kubbeye sahiptir. Yapının ikinci katında sivri kemerli pencereler kullanılmıştır. Yapının köşesindeki kubbelerin altında çini panolar bulunur. Bitkisel motifler; yapıda pencereleri ayıran plasterlerde, 2. katta bulunan sivri kemerli pencerelerin üstünde, kubbelerin altında ve balkonlarda kabartma şeklinde uygulanmıştır. Ayrıca yapının pencereleri her katta farklılık gösterir. 100 den fazla odası bulunan hanın koridorları yüksek tavanlıdır. Koridorlar hanın ortasında bulunan ve hanın çatısından zeminine kadar inen bir açıklıktan aydınlanır. Bu açıklık cam bir örtüyle kapalıdır. Hanın üst katlarına 2 merdivenle çıkılmaktadır, hanın doğu yönündeki merdiven boşluğundan vakti zamanında asansör inip çıkıyormuş fakat şu anda asansör kullanılmamakta ve ikinci katta muhafaza edilmektedir. 1952 yılında İbrahim Kardıçalı'nın ölümüyle varisleri dükkânların kimini sattı kimini ise kiraya verdi. Şu anda hanın 20 varisi vardır. Yapı zamanla bakımsız kalmış ve yıpranmıştır. Han 2003 yılında bir tadilat görmüştür. Büyük Kardıçalı Hanı, günümüzde özel Sanat Merkezlerinin hizmete girmesiyle yeni bir sayfa açılarak bir sanat kompleksine dönüşmüştür. Handa opera, bale, müzik, resim, heykel, telli çalgı ve kukla atölyeleri olmak üzere gençlere güzel sanatlar kursları verilmektedir...



DUYUR

Kendi etkinliğinizi, mekanınızı kaydolarak sisteme ekleyebilirsiniz.
Kaydol

TAKİPTE KAL

Hiçbir etkinlikten eksik kalmayın izmirguide bültenine abone olun.

İLETİŞİME GEÇ

Soru ve önerileriniz için bize yazın.
İletişime Geç